Açık Radyo Library

Turkey: Freedom of the press and expression groups condemn…

Turkey: Freedom of the press and expression groups condemn broadcast regulator’s silencing of Açık Radyo

The undersigned freedom of the press and expression organizations condemn the decision by Turkey’s broadcast regulator to revoke the license of independent radio station Açık Radyo. We call on the authorities in Turkey to uphold their obligations to protect press freedom and freedom of expression in line with the Turkish Constitution and international human rights law, and to reinstate Açık Radyo’s license. Media outlets in Turkey must be free to enable debate on issues of public interest without fear of sanctions.

 

Turkish translation available here

License Revocation

Turkey’s Radio and Television Supreme Council (RTÜK) penalized Açık Radyo in May after a guest made the following remarks on air: “the 109th anniversary of the deportations and massacres, referred to as genocide, that occurred on Ottoman soil. The Armenian genocide commemoration was banned again this year, as you know”. RTÜK accused the station of “inciting hatred or enmity or to foster feelings of hatred in society”, under Article 8 of Law No. 6112 and ordered an administrative fine and a five-day suspension for the same broadcast. Açık Radyo paid the fine but continued to broadcast its programmes, which RTÜK deemed a violation of the conditions set forth in its sanction. In July, RTÜK revoked Açık Radyo’s broadcasting license.

 

İlhan Taşcı, a member of RTÜK nominated by the country’s main opposition party, CHP, announced RTÜK’s decision over X. Taşcı told IPI: “The issue could have been approached from the perspective of strengthening press freedom, considering that the broadcaster paid the fine. Based on this, a decision favoring the broadcaster could have been made – one that upholds press freedom while ensuring the public does not lose a radio station that has operated for 30 years”.

 

In its press release, Açık Radyo protested RTÜK’s decision with the following words: “It is unacceptable that, on the basis of an expression, which indisputably stands within the scope of freedom of expression and press freedom, voiced during our program ‘Açık Gazete’, we now face the revocation of Açık Radyo’s broadcast license.” Launched in 1995, Açık Radyo (Open Radio in English) is an independent, not-for-profit media organization. 

 

Continued Harassment of Independent Media

The revocation of Açık Radyo’s license comes amid a series of penalties that RTÜK has imposed on six different TV and radio channels this year. These media outlets, known for their critical reporting, include Now TV, which was fined four times, and Tele1, which was fined three times. In most cases, the channels were given a 2% administrative fine.

 

In the case of Açık Radyo, the remarks in question are clearly covered by the right to freedom of expression as guaranteed by international human rights law, including the European Convention on Human Rights. We urgently call on RTÜK to swiftly reinstate Açık Radyo’s license. 

 

More broadly, we call on RTÜK to act according to its mandate and secure freedom of expression and media pluralism in the country instead of censoring critical and independent media. We also call on the Turkish authorities to reconsider their approach toward media regulation.

Signed by:

  • International Press Institute (IPI) 
  • ARTICLE 19 
  • Articolo 21 
  • The Coalition For Women In Journalism (CFWIJ) 
  • Committee to Protect Journalists (CPJ) 
  • European Centre for Press and Media Freedom (ECPMF) 
  • Foreign Media Association Turkey (FMA Turkey) 
  • Freedom House 
  • IFEX 
  • Media and Law Studies Association (MLSA) 
  • Media and Migration Association (MMA) 
  • PEN America 
  • PEN International 
  • PEN Norway 
  • Platform for Independent Journalism (P24) 
  • Progressive Journalists Association (ÇGD) 
  • South East Europe Media Organisation (SEEMO) 
  • Swedish PEN

Türkiye: Basın ve ifade özgürlüğü kuruluşları, RTÜK’ün Açık Radyo’yu susturmasını kınıyor

Yayında geçen “Ermeni Soykırımı” sözü nedeniyle Açık Radyo’nun lisansı iptal edildi

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), aşağıda imzası bulunan basın ve ifade özgürlüğü kuruluşlarıyla birlikte, Türkiye’nin yayın düzenleyicisi RTÜK’ün bağımsız radyo istasyonu Açık Radyo’nun lisansını iptal etme kararını kınıyor. Türkiye’deki yetkilileri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve uluslararası insan hakları hukuku doğrultusunda basın ve ifade özgürlüğünü koruma yükümlülüklerini yerine getirmeye ve Açık Radyo’nun lisansını iade etmeye çağırıyoruz. Türkiye’deki medya kuruluşları, kamuyu ilgilendiren konularda yaptırım korkusu olmaksızın tartışmaya olanak sağlamakta özgür olmalıdır.

Yayın Lisansı İptal Edildi

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Açık Radyo’da Açık Gazete adlı programın 24 Nisan tarihli yayınına katılan konuğun “(…) Ermeni, yani Osmanlı topraklarında gerçekleşen tehcir ve katliamların, soykırım olarak adlandırılan katliamların 109. Yıldönümü, sene-i devriyesi. Bu yıl da yasaklandı biliyorsunuz Ermeni soykırım anması” şeklindeki ifadelerinin ardından Mayıs ayında Açık Radyo’ya ceza verdi. RTÜK, kanalı 6112 Sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca “toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmek veya toplumda nefret duyguları oluşturmak” iddiasıyla idari para cezası ve beş günlük yayın durdurma cezasına çarptırdı. Açık Radyo, para cezasını ödedi ancak yayına devam etti. RTÜK, yaptırımda belirtilen koşulların ihlal edildiğini değerlendirdi ve Temmuz ayında Açık Radyo’nun yayın lisansını iptal etti.

RTÜK’ün CHP kontenjanından seçilen üyesi İlhan Taşcı, kararı X üzerinden duyurdu. Taşcı, Uluslararası Basın Enstitüsü’ne (IPI) şunları söyledi: “Burada konuya basın özgürlüğünün güçlenmesi bakımından yaklaşılıp yayıncının para cezasını ödediği göz önünde bulundurulabilirdi. Hem basın özgürlüğü düşünülerek hem de dinleyicilerin 30 yıldır faaliyet gösteren bir radyoyu dinleme hakkını elinden almamak adına yayıncı lehine karar verilebilirdi.”

1995 yılında kurulan, bağımsız ve kâr amacı gütmeyen bir medya kuruluşu olan Açık Radyo, yaptığı basın açıklamasında RTÜK’ün kararına şu sözlerle karşı çıktı: “Programımız ‘Açık Gazete’de dile getirilen ve tartışmasız bir şekilde ifade ve basın özgürlüğü kapsamında yer alan bir ifade temelinde, Açık Radyo’nun yayın lisansının iptaliyle karşı karşıya kalmamız kabul edilemez.”

Bağımsız Medyaya Yönelik Sistematik Taciz

Açık Radyo’nun lisansının iptali, RTÜK’ün bu yıl altı farklı radyo ve televizyon kanalına uyguladığı bir dizi cezanın devamı niteliğinde. Eleştirel yayınlarıyla bilinen bu medya kuruluşları arasında dört kez %2 idari para cezasına çarptırılan Now TV ve yine üç kez %2 para cezasına çarptırılan Tele1 de bulunuyor.

Açık Radyo örneğinde ceza gerekçesi olarak gösterilen ifadeler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de dahil olmak üzere uluslararası insan hakları hukuku tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğü kapsamındadır. RTÜK’ü, Açık Radyo’nun lisansını derhal iade etmeye çağırıyoruz.

RTÜK’ü görevi gereğince hareket etmeye, ifade özgürlüğünü ve medyada çoğulculuğu güvence altına almaya, eleştirel ve bağımsız medyayı sansürlemek yerine korumaya davet ediyoruz. Türkiye yetkililerini de medya düzenlemelerine yönelik yaklaşımlarını gözden geçirmeye çağırıyoruz.

İmzalayanlar


Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)

ARTICLE 19

Articolo 21

Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF)

Bağımsız Gazetecilik Platformu (P24)

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD)

Freedom House

Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)

Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ)

Güney Doğu Avrupa Medya Örgütü (SEEMO)

IFEX

İsveç PEN

Medya ve Göç Derneği (MGD)

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA)

PEN Amerika

PEN Norveç

Uluslararası PEN

Yabancı Medya Derneği

This statement was coordinated by the Media Freedom Rapid Response (MFRR), a Europe-wide mechanism which tracks, monitors and responds to violations of press and media freedom in EU Member States and candidate countries. 

Library

The EU must do more to prioritise protecting media…

The EU must do more to prioritise protecting media freedom and human rights in Turkey

The undersigned media freedom, human rights and journalists’ groups call on the new European Commission and the new European Parliament to strengthen their commitment to protecting journalists’ rights and freedom of expression in their relations with Türkiye.

 

Turkish translation available here

Relations between the European Union and Türkiye have been at an impasse for several years with Türkiye occupying the status of an applicant country in a process that has long since stalled. The EU institutions need to find a way to reinvigorate relations and ensure that the protection of human rights is front and centre of those relations.

Over the past two decades, Türkiye’s government has captured over 90% of the media landscape, including direct control over the country’s public media and indirect control over much of the mainstream media through party-aligned oligarchs. It has abused the power of state advertising to create compliant journalism and weaponized the broadcast regulator, RTÜK, to routinely target broadcasters with financial penalties for critical news reporting. 

The capture of mainstream media has been backed by a mass crackdown on independent media, including the arrests of hundreds and prosecutions of thousands of journalists in the years since the failed coup of 2016. While the number of journalists behind bars has fallen dramatically, hundreds continue to face prosecution leading to ever growing levels of self-censorship. During 2023, at least 207 journalists faced trial and at least 22 of them were sentenced to prison or fined with 22 convictions.

Journalists face assaults, trolling and smear campaigns from government-aligned media. The police routinely arrest journalists at demonstrations and prevent them from reporting. According to the Mapping Media Freedom database, which documents media freedom violations across EU Member States and candidate countries, since July 2023, 168 alerts have been located in Türkiye. 

The 2022 Disinformation Law has seen at least 30 legal actions taken against journalists in 2023 and pressured online platforms to readily self-censor content that the government deems to be disinformation or a threat to national security. Algorithmic bias already channels over 80% of news searchers on Google to pro-government media forcing independent media to exist in a restricted news bubble. 

This hostile economic and judicial environment muzzles journalism and denies the public access to a plurality of media sources. 

Meanwhile Turkish journalists face an increasingly restrictive process for obtaining visas to EU Member States with delays and some journalists being simply refused. This trend undermines the ability of Türkiye’s journalists to build and sustain links to their peers abroad. 

During a high-level delegation visit to Brussels in June 2024, invited by the outgoing EU Ambassador to Türkiye, an experienced journalist was refused a visa by the Belgian Embassy, despite having an invitation from the European Commission. This and other examples of arbitrary visa denials creates another barrier to Turkish journalists’ reporting. EU Member States should immediately act to ease the process for journalists from Türkiye to obtain visas for professional purposes.

We urge European governments and policy makers to ensure media freedoms and fundamental rights are placed at the heart of future relations with Türkiye, and call for them to:

  • Facilitate the procedure for Turkish journalists to obtain Schengen visas;
  • Provide support, including direct financial grants, to media organisations in Türkiye;
  • React strongly to incidents of attacks on journalists and take concrete measures to support journalists, including emergency support;
  • Develop a clear, comprehensive and consistent relationship with Türkiye’s authorities in order to facilitate the review of  policies and the repeal of legislation that is not compliant with international and European standards on the freedom of expression.

Signed by:

  • International Press Institute (IPI)
  • ARTICLE 19
  • Articolo 21
  • Committee to Protect Journalists (CPJ)
  • Danish PEN
  • European Centre for Press and Media Freedom (ECPMF)
  • The European Federation of Journalists (EFJ)
  • IFEX
  • Index on Censorship
  • Media and Law Studies Association (MLSA)
  • Osservatorio Balcani Caucaso Transeuropa [OBCT]
  • PEN International
  • PEN Norway
  • Platform for Independent Journalism (P24)
  • Progressive Journalists Association (ÇGD)
  • Reporters Without Borders (RSF)
  • South East Europe Media Organisation (SEEMO)
  • Swedish PEN
  • The Turkey Human Rights Litigation Support Project (TLSP)

Avrupa Birliği (AB), Türkiye’de medya özgürlüğü ve insan haklarının korunmasını önceliklendirme yönünde daha fazlasını yapmalıdır

Aşağıda imzası bulunan medya özgürlüğü, insan hakları ve gazetecilik meslek kuruluşları; AB seçimlerinin ardından Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu’nu, Türkiye ile ilişkilerinde gazetecilerin haklarını ve ifade özgürlüğünü koruma taahhüdünü güçlendirmeye çağırmaktadır.

AB-Türkiye ilişkileri, Türkiye’nin uzun süredir aday üye ülke statüsünde olması nedeniyle son yıllarda çıkmaza girmiştir. AB kurumlarının, Türkiye ile ilişkilerini canlandırması ve bu süreçte insan haklarının korunmasının merkezi bir rol oynaması gerekmektedir.

Son 20 yılda, Türkiye hükümeti ulusal medyanın %90’ından fazlasını ele geçirmiştir. Bu, ülkedeki kamu medyasını doğrudan kontrol etmenin yanı sıra hükümete yakın iş insanları aracılığıyla ana akım medyanın büyük bir bölümünü dolaylı olarak kontrol etmeyi de içermektedir. Bu durum, resmi ilan ve reklamların kötüye kullanılması yoluyla itaatkâr tipte bir habercilik ortaya çıkarmış, radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenleme ve denetlemeyle yükümlü RTÜK’ü araçsallaştırarak eleştirel haberleri rutin olarak hedef almıştır.

Ana akım medyanın ele geçirilmesi, bağımsız medyaya yönelik geniş çaplı bir baskı ile de desteklenmiştir. 2016’daki başarısız darbe girişiminden bu yana yüzlerce gazetecinin tutuklanması ve binlercesinin yargılanması buna dahildir. Hapisteki gazeteci sayısı önemli ölçüde azalmıştır, ancak yüzlerce gazeteci hâlâ yargılanmakta ve bu da gazeteciler arasında otosansürün artmasına yol açmaktadır. 2023 yılı boyunca, en az 207 gazeteci yargılanmış, en az 22’si hapse atılmış veya para cezasına çarptırılmıştır.

Gazeteciler hükümet yanlısı medya kuruluşlarının saldırıları, çevrimiçi troller ve karalama kampanyaları ile karşı karşıya kalmaktadır. Polis, toplumsal gösteriler sırasında gazetecileri sıklıkla göz altına almakta ve haber yapmalarını engellemektedir. AB Üye Devletler ve aday ülkeler düzeyinde medya özgürlüğü ihlallerini belgeleyen Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) veri tabanına göre Temmuz 2023’ten bu yana Türkiye’de gazetecilere yönelik en az 168 hak ihlâli kaydedilmiştir.

2022’de yürürlüğe giren Dezenformasyon Yasası, 2023 yılında en az 30 gazeteci hakkında soruşturma başlatılmasına yol açmış ve çevrimiçi platformları, hükümetin dezenformasyon ya da ulusal güvenliğe yönelik tehdit olarak gördüğü içerikleri sansürlemeye itmiştir. Google algoritmik yanlılık nedeniyle haber arayanların %80’inden fazlasını hükümet yanlısı medyaya yönlendirerek bağımsız medyanın son derece sınırlı bir çerçevede sıkışıp kalmasına sebep olmaktadır.

Gazetecilere yönelik bu düşmanca ekonomik ve hukuki ortam, gazeteciliği susturmakta ve halkın çeşitlilik içeren medya kaynaklarına erişimini engellemektedir.

Bununla birlikte, Türkiye’den AB Üye Devletlerine vize başvurusunda bulunan gazeteciler giderek daha kısıtlayıcı bir süreçle karşı karşıya kalmaktadır. Vizelerdeki gecikmeler ve bazı gazetecilerin başvurularının doğrudan reddedilmesi, Türkiye’deki gazetecilerin yurt dışındaki meslektaşlarıyla bağlantı kurma ve geliştirme imkânlarını baltalamaktadır. 

Haziran 2024’te, görev süresi tamamlanan AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi tarafından Brüksel’e davet edilen üst düzey bir heyet ziyareti sırasında deneyimli bir gazeteciye, Avrupa Komisyonu’ndan davet almış olmasına rağmen Belçika Büyükelçiliği tarafından vize verilmemiştir. Bu ve bunun gibi örnekler, Türkiye’den gazetecilerin haber yapmalarının önünde bir engel daha oluşturmaktadır. AB Üye Devletleri, Türkiye’deki gazetecilerin mesleki amaçlar için vize alma sürecini kolaylaştırmak için derhal harekete geçmelidir.

Avrupa hükümetlerini ve politika yapıcıları, yeni AB Dönem Başkanlığı süresince Türkiye ile yürütülecek ilişkilerin merkezine medya özgürlükleri ve temel hakların alınmasını sağlamaya çağırıyor ve;

  • Gazetecilerin Schengen vizesi alma süreçlerini kolaylaştırmaları; 
  • Türkiye’deki medya kuruluşlarına mali hibeler dahil olmak üzere destek sağlamaları; 
  • Gazetecileri hedef alan saldırılara güçlü bir şekilde tepki vermeleri ve acil destek de dahil olmak üzere gazetecileri desteklemek için somut önlemler almaları; 
  • Türkiye makamları ile açık, kapsamlı ve tutarlı bir ilişki geliştirerek, Türkiye’nin ifade özgürlüğü konusunda uluslararası ve Avrupa düzeyindeki standartlara uymayan yasa ve politikalarını gözden geçirmesini kolaylaştıracak adımlar atmaları taleplerinde bulunuyoruz.

İmzalayanlar

 

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)

ARTICLE 19

Articolo 21

Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF)

Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ)

Bağımsız Gazetecilik Platformu (P24)

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD)

Danimarka PEN

Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)

Güney Doğu Avrupa Medya Örgütü (SEEMO)

IFEX

İsveç PEN

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA)

Osservatorio Balcani Caucaso Transeuropa [OBCT]

PEN Norveç

Sansür Endeksi (Index on Censorship)

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF)

Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi (TLSP)

Uluslararası PEN

This statement was coordinated by the Media Freedom Rapid Response (MFRR), a Europe-wide mechanism which tracks, monitors and responds to violations of press and media freedom in EU Member States and candidate countries. 

Library

International Media Freedom and Human Rights Organisations Demand Release…

International Media Freedom and Human Rights Organisations Demand Release of Journalist Dicle Müftüoğlu in Upcoming Trial

As the next hearing of journalist Dicle Müftüoğlu approaches on February 29, 2024, we call for immediate attention to her case and her unjust detention. Müftüoğlu, Co-Chair of the Dicle Fırat Journalists Association (DFGD) , has been wrongfully held for over nine months on unsubstantiated terrorism charges in a case that starkly violates international legal standards and media freedom.

 

Turkish translation available here.

Case Overview: A Miscarriage of Justice

Müftüoğlu’s arrest occurred during a broader crackdown on Kurdish activists and politicians by the Ankara Prosecutor’s Office in April 2023. The circumstances of her detention, including her transfer to Ankara and the conditions therein, have raised serious concerns about her treatment and the respect for due process.

In court, the charges against Müftüoğlu have not been substantiated by any credible evidence. Her case is a textbook example of severe legal intimidation used to silence journalists who are critical of the government.

 

Investigative and Legal Irregularities

The investigation into Ms. Müftüoğlu’s activities has been marked by flagrant legal irregularities:

  • Restriction of access to legal counsel and investigation files.
  • Interrogation without legal representation, in clear violation of legal norms.
  • Inhumane treatment during her transfer, including prolonged handcuffing and deprivation of basic needs.

The indictment itself is deeply flawed, dedicating only a small portion to Müftüoğlu and failing to provide any substantial evidence of her involvement in terrorist activities. Instead, it inappropriately conflates her journalistic work with terrorism, using her association with the Mesopotamia News Agency and attendance at public events as supposed evidence of wrongdoing.

As the undersigned organisations we call upon the authorities in Turkey to immediately release Dicle Müftüoğlu and drop all charges against her. We call upon the international community, media freedom, journalism and human rights organisations to join us in condemning this unjust detention and to urge Turkey to uphold its commitments to media freedom and human rights.

Signed by:

  • Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA)
  • FIDH, within the framework of the Observatory for the Protection of Human Rights Defenders
  • Free Press Unlimited (FPU)
  • European Federation of Journalists (EFJ)
  • European Centre for Press and Media Freedom (ECPMF) 
  • OBC Transeuropa (OBCT)
  • South East Europe Media Organisation (SEEMO)
  • International Press Institute (IPI)
  • Journalists’ Union of Turkey (TGS)
  • Danish PEN
  • P24 Platform for Independent Journalism
  • PEN Norway
  • World Organisation Against Torture (OMCT), within the framework of the Observatory for the Protection of Human Rights Defenders
  • PEN America
  • PEN International 
  • Committee to Protect Journalists (CPJ)
  • Freedom House
  • Articolo 21
  • Association of Lawyers for Freedom (ÖHD)

This statement was coordinated by the Media Freedom Rapid Response (MFRR), a Europe-wide mechanism which tracks, monitors and responds to violations of press and media freedom in EU Member States and candidate countries. 

Uluslararası Basın Özgürlüğü ve İnsan Hakları Örgütleri Gazeteci Dicle Müftüoğlu’nun Bugünkü Duruşmasında Serbest Bırakılmasını Talep Ediyor

Gazeteci Dicle Müftüoğlu’nun 29 Şubat 2024 tarihinde görülecek duruşması öncesi, gazeteciye yönelik davaya  ve haksız tutukluluğuna derhal dikkat çekilmesi çağrısında bulunuyoruz. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFGD) Eş Başkanı Müftüoğlu, uluslararası hukuk standartlarını ve basın özgürlüğünü açıkça ihlal eden bir davada, temelsiz terör suçlamalarıyla dokuz ayı aşkın bir süredir haksız yere tutuklu bulunuyor. 

Davaya Genel Bakış: Bir Adalet Hatası

Müftüoğlu’nun tutuklanması, Nisan 2023’te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Kürt aktivistlere ve siyasetçilere yönelik geniş çaplı operasyonlar sırasında gerçekleşti. Ankara’ya naki ve gözaltına alınma koşulları, kendisine uygulanan muameleye dair ve adil yargılama sürecine saygı konusunda ciddi endişelere yol açmıştır.

Mahkemede Müftüoğlu’na yöneltilen suçlamalar hiçbir inandırıcı kanıtla desteklenmemiştir. Müftüoğlu’nun davası, hükümeti eleştiren gazetecileri susturmak için kullanılan ağır yargısal gözdağının ders kitabı niteliğinde bir örneğidir.

Soruşturma ve Kovuşturma Sırasında Yaşanan Hukuka Aykırılıklar

Sayın Müftüoğlu’nun faaliyetlerine ilişkin soruşturmada bariz hukuki usulsüzlükler söz konusudur:

  • Avukata ve soruşturma dosyalarına erişimin kısıtlanması.
  • Yasal normları açıkça ihlal ederek yasal temsil olmadan sorgulama.
  • Nakli sırasında uzun süreli kelepçeleme ve temel ihtiyaçlardan mahrum bırakma da dahil olmak üzere insanlık dışı muamele.

İddianamenin kendisi son derece kusurludur. Müftüoğlu’na sadece küçük bir bölüm ayırmış ve terörist faaliyetlere karıştığına dair önemli bir kanıt sunmamıştır. Bunun yerine, iddianame, gazetecinin Mezopotamya Haber Ajansı ile olan ilişkisini ve kamuya açık etkinliklere katılımını sözde suç kanıtı olarak kullanarak, gazetecilik faaliyetlerini uygunsuz bir biçimde terörizmle ilişkilendiriyor.

Aşağıda imzası bulunan örgütler olarak Türkiye’deki yetkilileri Dicle Müftüoğlu’nu derhal serbest bırakmaya ve hakkındaki tüm suçlamaları düşürmeye çağırıyoruz. Uluslararası toplumu, medya özgürlüğü, gazetecilik ve insan hakları örgütlerini bu haksız tutukluluğu kınamada bize katılmaya ve Türkiye’yi medya özgürlüğü ve insan hakları konusundaki taahhütlerini yerine getirmeye çağırıyoruz.

İmzacılar

  • Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) 
  • FIDH, within the framework of the Observatory for the Protection of Human Rights Defenders 
  • Free Press Unlimited (FPU) 
  • European Federation of Journalists (EFJ) 
  • European Centre for Press and Media Freedom (ECPMF)  
  • OBC Transeuropa (OBCT) 
  • South East Europe Media Organisation (SEEMO) 
  • International Press Institute (IPI) 
  • Journalists’ Union of Turkey (TGS) 
  • Danish PEN 
  • P24 Platform for Independent Journalism 
  • PEN Norway 
  • World Organisation Against Torture (OMCT), within the framework of the Observatory for the Protection of
  • Human Rights Defenders 
  • PEN America 
  • PEN International  
  • Committee to Protect Journalists (CPJ) 
  • Freedom House 
  • Articolo 21 
  • Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (Öhd) 
MFRR 3 consortium logos
Event

The true cost of journalism: Ongoing impunity cases in…

The true cost of journalism:

Ongoing impunity cases in Europe

19 February, 11:00 CET.

On 21 February 2018, journalist Ján Kuciak and his fiancée Martina Kušnírová were murdered in Veľká Mača, Slovakia. The assassination sparked mass protests and the eventual resignation of Prime Minister Robert Fico. Although those who ordered and carried out the murder have been found guilty and sentenced to time in prison, the alleged mastermind was acquitted in May 2023.

 

During the latest MFRR webinar, marking the sixth anniversary of the murder of Ján Kuciak and Martina Kušnírová, panellists will discuss ongoing impunity cases for crimes against journalists in Europe with a spotlight on Slovakia, Turkey, and Serbia.

Moderator

Jasmijn de Zeeuw

Legal Advisor, Free Press Unlimited

Speakers

Massimo Moratti

Osservatorio Balcani e Caucaso Transeuropa (OBC Transeuropa)

Barış Altıntaş

Co-Director, Media and Law Studies Association (MLSA)

Lukas Diko

Editor-in-Chief, Investigative Center of Jan Kuciak

Library

Turkey: Press freedom crisis deepens amid earthquake and national…

Turkey: Press freedom crisis deepens amid earthquake and national elections

The partners of the Media Freedom Rapid Response (MFRR) today publish the findings of an international press freedom mission to Turkey in a report titled “Press freedom crisis deepens amid earthquake and national elections”.

The report, which details the findings of an international press freedom mission to Turkey in October 2023, focuses on the challenges facing independent and critical journalism in Turkey in 2023, a year marked by the tragic February earthquakes and the parliamentary and presidential elections in May.

 

The mission included meetings with editors, journalists, local civil society groups, Constitutional Court officials, broadcast regulator Radio and Television Supreme Council (RTÜK) members, and representatives of opposition political parties. The mission was convened by the International Press Institute (IPI) and was joined by representatives from the Committee to Protect Journalists (CPJ), European Centre for Press and Media Freedom (ECPMF), Osservatorio Balcani Caucaso Transeuropa (OBCT), and Reporters Without Borders (RSF).

This mission report was coordinated as part of IPI’s #FreeTurkeyJournalists campaign and in cooperation with Media Freedom Rapid Response (MFRR) partners. The MFRR is a Europe-wide mechanism which tracks, monitors, and responds to violations of press and media freedom in EU Member States and candidate countries.

MFRR 3 consortium logos
Library

Turkey: Repeal the “disinformation offence” and overreaching legal amendments

Turkey: Repeal the “disinformation offence” and overreaching legal amendments

As the Turkish Constitutional Court reviews the constitutionality of the “disinformation offence”, today on 8 November, the Media Freedom Rapid Response (MFRR) partner organisations reiterate their call for the annulment of Article 217/A of the Turkish Penal Code and related legal amendments passed in October 2022 that undermine international standards on the right to freedom of expression and of the press.

 

Turkish translation available here

Since its introduction a year ago, the offence of “publicly disseminating misleading information” under Article 217/A, known as the “disinformation offence”, has been weaponized to silence dissent. The broad and vague language of Article 217/A has resulted in at least 33 journalists confronting legal consequences, indicating the article’s potential to stifle legitimate dialogue and critical thought under the guise of curbing “false information.”

Any restrictions to the right to freedom of expression, which is guaranteed by the Article 26 of the Turkish Constitution, must be prescribed by law, must pursue a legitimate aim, be proportionate to the legitimate aim pursued and necessary in a democratic society. The Venice Commission’s urgent opinion on the offence highlighted that the ambiguous manner with which Art. 217/A is worded jeopardises the legality criterion and that it is doubtful the offence is proportionate or necessary in a democratic society considering the chilling effect it would create; making the law incompatible with international standards on the freedom of expression.

The review by the Constitutional Court presents a critical opportunity for Turkey to reestablish adherence to the principles of international human rights law and democratic values. We call upon the Turkish Constitutional Court to acknowledge the incompatibility of Article 217/A with international human rights conventions and to annul this and other restrictive amendments from October 2022. 

In solidarity with those who champion free expression and media freedom in Turkey, we will be closely monitoring the Turkish Constitutional Court’s forthcoming hearing today, on 8 November, on the annulment of the “publicly disseminating misleading information” offence.

 

Background on the October 2022 amendments

In October 2022, the Turkish parliament passed a series of legislative amendments to several laws, including the Turkish Penal Code, the Internet Law and the Press Law. This new “censorship” or “disinformation law” criminalised “spreading false information” while additional provisions have imposed heavy obligations on social media platforms and over-the-top service providers.

 

Before the October 2022 amendments, Turkish legislation was already placing tight constraints on online platforms, mandating swift compliance with content takedown requests under the threat of substantial penalties. Since the October 2022 changes, social media platforms (SMPs) risk advertising bans, hefty fines that could be as high as 3 percent of their global income, and significant reductions in their bandwidth, or ‘throttling’, if they do not follow government orders. Not adhering to even a single demand for content removal or user information can lead to up to 90 percent throttling of their services and a six-month ban on advertisements.

Signed by:

  • ARTICLE 19 Europe
  • European Centre for Press and Media Freedom (ECPMF)
  • European Federation of Journalists (EFJ)
  • International Press Institute (IPI)
  • OBC Transeuropa (OBCT)

Türkiye: “Dezenformasyon suçu” ve diğer kısıtlayıcı yasal değişiklikler yürürlükten kaldırılsın

 

ARTICLE 19 Europe ve Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) paydaşları; Anayasa Mahkemesi’nin “dezenformasyon suçunun” anayasaya uygunluğunu incelediği bugün (8 Kasım), Türk Ceza Kanunu’nun 217/A maddesinin ve Ekim 2022’de kabul edilen ve ifade hürriyeti hakkına ilişkin uluslararası standartları hiçe sayan yasal değişikliklerin iptali çağrısını yinelemektedir.

Bir yıl önce yürürlüğe girmesinden bu yana, “dezenformasyon suçu” olarak bilinen 217/A maddesi kapsamındaki “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu, muhalefeti susturmak için silah olarak kullanılıyor. Madde 217/A’nın geniş ve muğlak dili, en az 33 gazeteciye soruşturma açılmasına neden oldu. Bu durum, maddenin “gerçeğe aykırı bilginin yayılmasını” engelleme kisvesi altında meşru diyaloğu ve eleştirel düşünceyi boğma potansiyeline işaret ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 26. maddesi ile düzenlenen ifade hürriyeti hakkına getirilecek her türlü kısıtlama kanunla öngörülmeli, meşru bir amaç gütmeli, güdülen meşru amaçla orantılı olmalı ve demokratik bir toplumda gerekli olmalıdır. Venedik Komisyonu’nun suçla ilgili acil görüşünde, 217/A maddesinin muğlak ifadesinin yasallık kriterini tehlikeye attığı belirtilmiş, fiilin suç olarak düzenlenmesinin yaratacağı caydırıcı etkinin bu düzenlemenin demokratik bir toplumun gereklerine uygun veya güdülen amaçla orantılı olduğunu şüpheye düşürdüğü vurgulanmıştır. Komisyon, bu durumun yasayı ifade hürriyetine ilişkin uluslararası standartlarla bağdaşmaz hale getirdiği kanaatine varmıştır. 

Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak inceleme, Türkiye’nin uluslararası insan hakları hukuku ilkelerine ve demokratik değerlere bağlılığını yeniden tesis etmesi için kritik bir fırsat sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi’ni 217/A maddesinin uluslararası insan hakları sözleşmeleriyle uyumsuzluğunu kabul etmeye, Ekim 2022’de mevzuata eklenen bu ve diğer kısıtlayıcı değişiklikleri iptal etmeye çağırıyoruz

Türkiye’de ifade hürriyetini ve medya özgürlüğünü savunanlarla dayanışma içinde, Anayasa Mahkemesi’nde “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunu düzenleyen hükmün iptaline ilişkin bugün (8 Kasım) yapılacak incelemeyi yakından takip edeceğiz.

 

Ekim 2022’de yapılan yasa değişikliklerinin arka planı

Türkiye Büyük Millet Meclisi; Ekim 2022’de Türk Ceza Kanunu, İnternet Kanunu ve Basın Kanunu da dâhil olmak üzere çeşitli kanunlarda bir dizi değişiklik yaptı. Bu yeni “sansür” veya “dezenformasyon yasası”, “gerçeğe aykırı bilgi yaymayı” suç olarak düzenlerken, sosyal medya mecralarına ve internet servis sağlayıcılarına da ağır yükümlülükler getirdi.

 

Ekim 2022 değişikliklerinden önce Türkiye’deki mevzuat halihazırda dijital mecralar için ağır kısıtlamalar öngörüyor ve önemli ceza tehditleri altında içerik kaldırma emirlerine hızlı bir şekilde uyulmasını zorunlu kılıyordu. Bu değişikliklerin yürürlüğe girmesinden bu yana, sosyal medya mecraları (SMM’ler), iktidarın emirlerine uymadıkları takdirde reklam yasakları, küresel gelirlerinin yüzde 3’üne kadar çıkabilecek ağır para cezaları ve bant genişliklerinde önemli düşüşler veya “daraltma” riskiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Mevcut düzenlemeye göre içerik kaldırılması ya da kullanıcı bilgilerine ilişkin tek bir talebe dahi uyulmaması, bant genişliklerinin yüzde 90’a varan oranda daraltılmasına ve altı aya kadar reklam yasağı almalarına neden olabilmektedir.

 

Ekim 2022 değişiklikleri hakkında daha fazla bilgi için aşağıdaki kaynakları ziyaret edebilirsiniz:

https://www.article19.org/resources/turkey-dangerous-dystopian-new-legal-amendments
https://freeturkeyjournalists.ipi.media/wp-content/uploads/2023/05/turkey-throttling-the-media-in-crucial-election-year-turkish.pdf

İMZALAYANLAR

  • ARTICLE 19 Europe
  • Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF)
  • Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ)
  • Osservatorio Balcani Caucaso Transeuropa (OBCT)
  • Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)

This statement was coordinated by the Media Freedom Rapid Response (MFRR), a Europe-wide mechanism which tracks, monitors and responds to violations of press and media freedom in EU Member States and candidate countries. 

MFRR 3 consortium logos
Tolga Şardan Library

Turkey: International groups condemn arrest of journalist Tolga Şardan

Turkey: International groups condemn arrest of journalist Tolga Şardan

The undersigned media freedom, freedom of expression, human rights and journalists’ organizsations strongly condemn the arrest of seasoned journalist Tolga Şardan in Ankara.

 

Turkish translation available here

On the occasion of the International Day to End Impunity for Crimes Against Journalists (IDEI), the undersigned groups demand that instead of punishing journalists for informing the public, Turkey’s judiciary should hold accountable those violating press freedom in the country.

On November 1, Tolga Şardan, a journalist for the independent T24 news website, was detained in connection with his October 31, T24 article titled “What is in the ‘judicial report’ submitted by the National Intelligence Agency (MİT) to the Presidency?” which discusses a report on corruption in the justice system allegedly commissioned from Turkey’s National Intelligence Agency (MİT) by the President’s office. The Center for Combating Disinformation under the Presidency’s Communications Directorate refuted the existence of the MİT report on November 1 in a post on the X platform. Şardan’s article was blocked on November 2.

Şardan’s news article was the latest in a series of investigative reports of hard-hitting allegations of corruption in Turkey’s justice system which fall squarely within the frame of legitimate public concern. All of these reports were blocked online by court orders.

The Istanbul Chief Public Prosecutor’s Office issued a statement stating that Şardan was under investigation on the charge of “publicly disseminating misleading information” under Article 217/A of Law No. 5237. This article is regulated under the so-called “disinformation law” introduced in October 2022 and those convicted face a prison sentence of up to three years for the offense.

After being detained, Şardan was brought to the Ankara courthouse where he testified before a prosecutor. “My article constitutes journalistic work carried out with the sole purpose of informing the public”, said Şardan, denying the allegations and demanded his immediate release. Şardan’s legal counsel added that the prosecutor should have started an investigation into the allegations raised in Şardan’s article instead of arresting his client.

Following his statement, the prosecutor transferred Şardan to the court on duty, with a request for his arrest. The court arrested Şardan and transferred the journalist to a prison in Ankara’s Sincan district. As the basis for its arrest decision, the court incorrectly cited Şardan’s alleged offense as one falling under the category of so-called “catalogue crimes” provided in Article 100/3 of the Turkish Criminal Procedure Code, which includes a list of offenses that call for immediate arrest of the suspect. However, Article 217/A of Law No. 5237 does not fall under the scope of this article.

Since its passing, the Disinformation Law has been used at least 12 times to target journalists for their news reporting. On the day of the passing of the law, Hakan Çavuşoğlu, the governing party’s representative and former head of the Parliament’s Human Rights Investigative Committee told a visiting international press freedom delegation to Turkey that  the law would not be used against journalists but had been passed only to deter people from sharing false information in times of upheaval and during emergency situations such as acute disasters. Earlier this year, journalist Sinan Aygül became the first journalist to be convicted under the Disinformation Law. Şardan’s arrest marks the 13th alert on Mapping Media Freedom concerning Disinformation Law cases reported in Turkey over the past year.

We therefore call on the Turkish authorities to immediately release Tolga Şardan from pretrial detention, and drop all charges against him. Authorities must end the systematic judicial harassment against him and other journalists, including the right to freedom of expression and media freedom in the country. We reiterate our solidarity with  all the  journalists arbitrarily detained in Turkey. Journalism is not a crime and every minute a journalist spends behind bars for their legitimate reporting and journalistic work is a violation of freedom of expression and media freedom. This must stop.

Signed by:

  • Article 19
  • Amnesty International
  • Association of Journalists (GC)
  • Coalition For Women In Journalism (CFWIJ)
  • Committee to Protect Journalists (CPJ)
  • European Centre for Press and Media Freedom (ECPMF)
  • European Federation of Journalists (EFJ)
  • Foreign Media Association (FMA)
  • Freedom House
  • Human Rights Watch
  • International Press Institute (IPI)
  • KulturForum TürkeiDeutschland
  • Media and Law Studies Association (MLSA)
  • Osservatorio Balcani Caucaso Transeuropa (OBC Transeuropa)
  • PEN Norway
  • Platform for Independent Journalism (P24)
  • Progressive Journalists Association (ÇGD)
  • South East Europe Media Organisation (SEEMO)

Türkiye: Uluslararası kuruluşlar gazeteci Tolga Şardan’ın tutuklanmasını kınadı

 

Yetkilileri Tolga Şardan’ı derhal serbest bırakmaya çağırıyoruz

Aşağıda imzası bulunan basın özgürlüğü, ifade hürriyeti, insan hakları ve gazeteci örgütleri, deneyimli gazeteci Tolga Şardan’ın Ankara’da tutuklanmasını şiddetle kınamaktadır. 2 Kasım Uluslararası Gazetecilere Karşı İşlenen Suçlarda Cezasızlıkla Mücadele Günü vesilesiyle aşağıda imzası bulunan gruplar, Türkiye’de yargının, kamuoyunu bilgilendirdikleri için gazetecileri cezalandırmak yerine, ülkede basın özgürlüğünü ihlal edenlerden hesap sormasını talep etmektedir.

Bağımsız T24 haber sitesi muhabiri Tolga Şardan, 31 Ekim tarihli “MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu ‘yargı raporunda ne var?başlıklı yazısında, Cumhurbaşkanlığı tarafından MİT’e hazırlatıldığı iddia edilen yargıdaki yolsuzluklara ilişkin raporu ele aldığı gerekçesiyle 1 Kasım’da gözaltına alındı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi ayrıca 1 Kasım tarihinde paylaşım ile MİT raporunun varlığını yalanladı.  2 Kasım’da Şardan’ın yazısına erişim engeli getirildi. 

Şardan’ın haberi, Türkiye’nin adalet sistemindeki yolsuzluk iddialarını içeren ve kamuoyunun meşru kaygıları çerçevesine giren bir dizi araştırma raporunun sonuncusuydu. Bu haberlerin tamamına mahkeme kararıyla erişim engellendi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada, Şardan hakkında 5237 sayılı Kanunun 217/A maddesi uyarınca “kamuoyunu yanıltıcı bilgi yaymak” suçundan soruşturma yürütüldüğü belirtildi. Bu madde, Ekim 2022′de yürürlüğe giren ve “dezenformasyon yasası” olarak adlandırılan yasa kapsamında düzenleniyor.  Suçlu bulunanlar üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılabiliyor.

 

Gözaltına alındıktan sonra Ankara Adliyesi’ne getirilen Şardan, burada savcıya ifade verdi. “Altını çizerek söylüyorum sadece halkı bilgilendirmek çerçevesinde gazetecilik yaptım” diyen Şardan suçlamaları reddetti ve derhal serbest bırakılmayı talep etti. Şardan’ın avukatı, savcının müvekkilini tutuklamak yerine Şardan’ın yazısında yer alan iddialarla ilgili soruşturma başlatması gerektiğini de sözlerine ekledi.

İfadesinin ardından savcı, Şardan’ı tutuklanması talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk etti. Mahkeme Şardan’ı tutukladı ve gazeteciyi Ankara, Sincan Cezaevi’ne nakletti. Mahkeme, tutuklama kararına dayanak olarak, Şardan’ın işlediği iddia edilen suçun, şüphelinin derhal tutuklanmasını gerektiren suçların bir listesini içeren Türk Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100/3 maddesinde belirtilen “katalog suçlar” kategorisine girdiğini yanlış bir şekilde gösterdi. Ancak 5237 sayılı Kanun’un 217/A maddesi bu madde kapsamına girmemektedir.

Dezenformasyon Yasası, kabul edildiği günden bu yana en az 12 kez gazetecileri yaptıkları haberler nedeniyle hedef almak için kullanıldı. Yasanın kabul edildiği gün, iktidar partisi temsilcisi ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu eski başkanı Hakan Çavuşoğlu, Türkiye’yi ziyaret eden uluslararası basın özgürlüğü heyetine, yasanın gazetecilere karşı kullanılmayacağını, sadece kargaşa dönemlerinde ve akut afetler gibi acil durumlarda insanları yanlış bilgi paylaşmaktan caydırmak için çıkarıldığını söyledi. Bu yılın başlarında gazeteci Sinan Aygül, Dezenformasyon Yasası kapsamında mahkum edilen ilk gazeteci oldu. Şardan’ın tutuklanması, geçtiğimiz yıl Türkiye’de tespit edilen Dezenformasyon Yasası vakalarına ilişkin 13. Medya Özgürlüğü Haritalama veritabanı uyarısı oldu.

Bu nedenle Türkiye makamlarına Tolga Şardan’ı derhal tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakmaları ve hakkındaki tüm suçlamaları düşürmeleri çağrısında bulunuyoruz. Yetkililer, ülkedeki ifade hürriyeti ve medya özgürlüğü hakkı da dahil olmak üzere, Şardan’a ve diğer gazetecilere yönelik sistematik hukuki tacize son vermelidir. Türkiye’de keyfi olarak gözaltına alınan tüm gazetecilerle dayanışma içinde olduğumuzu yineliyoruz. Gazetecilik suç değildir ve bir gazetecinin meşru habercilik ve gazetecilik faaliyetleri nedeniyle parmaklıklar ardında geçirdiği her dakika ifade ve basın özgürlüğünün ihlalidir. Buna bir son verilmelidir.

İmzalayanlar:

  • Article 19
  • Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF)
  • Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ)
  • Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD)
  • Gazeteciler Cemiyeti (GC)
  • Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ)
  • Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)
  • Güney Doğu Avrupa Medya Örgütü (SEEMO)
  • İnsan Hakları İzleme Örgütü
  • Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA)
  • Norveç PEN
  • Osservatorio Balcani Caucaso Transeuropa (OBC Transeuropa)
  • Punto24 Bağımsız Gazetecilik Derneği (P24)
  • Türk Alman Kültür Forumu
  • Yabancı Medya Derneği (FMA)
  • Özgürlük Evi (Freedom House)
  • Uluslararası Af Örgütü
  • Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)

This statement was coordinated by IPI as part of its #FreeTurkeyJournalists campaign and members of the Media Freedom Rapid Response (MFRR) consortium, a Europe-wide mechanism which tracks, monitors and responds to violations of press and media freedom in EU Member States and candidate countries.

MFRR 3 consortium logos
Alican Uludag Library

Turkey: International groups alarmed by the targeting of journalist…

Turkey: International groups alarmed by the targeting of journalist Alican Uludağ

The undersigned media freedom, freedom of expression and human rights organizations denounce the inflammatory rhetoric directed at Deutsche Welle (DW) Turkish service reporter Alican Uludağ by Nationalist Movement Party (MHP) officials and call on the Turkish authorities to ensure journalists’ safety. Journalists must be able to freely publish information they obtain on matters of public concern, without any risk of violence.

On October 10, DW Turkish service reporter Alican Uludağ published a news report revealing developments about the controversial case of Sinan Ateş, former leader of the Grey Wolves, the paramilitary wing of MHP, who was assassinated in the center of Ankara in December, 2022. Uludağ reported allegations that İzzet Ulvi Yönter, deputy leader of MHP had tried to bribe one of the prosecutors with a position on the Supreme court if suspects affiliated with the MHP were released.

 

Following Uludağ’s report, Yönter shared a post on his X account, targeting Uludağ by writing “If you do not prove these disgusting claims, you are a vile and shameful slanderer. We will settle the score in the judiciary.”

 

Semih Yalçın, another MHP deputy leader also posted “Those who attempt to slander our deputy leader İzzet Ulvi Yönter will be held accountable to the relevant authorities. We will not remain silent while people such as Alican Uludağ, who lack honor and dignity, try to cast a shadow of doubt on our party and companions. Let this go on the record.”

 

Following the MHP posts there was a pile on of harassment and threats of violence on social media targeting Uludağ. In response, Uludağ wrote that he is not afraid of the threats he received. He said he will continue to shed light on Ateş’s murder.

 

Earlier in January 2023, Voice of America (VoA) Turkish service reporter Yıldız Yazıcıoğlu was also targeted by MHP officials. The events unfolded after her attempt to ask MHP leader Devlet Bahçeli about the assassination of Sinan Ateş, to which Bahçeli responded by telling the journalist to “mind her business”, after which Yazıcıoğlu was pushed out of the way by an MHP MP. Following this, she was targeted on social media by one of MHP deputy leaders, İsmail Özdemir, who accused her of being an “agent provocateur”.

 

We reiterate our call on the government to guarantee that journalists are able to do their work free of intimidation and harassment. Politicians, in particular, have a responsibility to avoid online harassment of critical journalists which, unchecked, can quickly lead to violence.  Authorities must take all measures to ensure the safety of journalists.

Signed by:

  • International Press Institute
  • European Centre for Press and Media Freedom (ECPMF)
  • Media and Law Studies Association (MLSA)
  • Platform for Independent Journalism (P24)
  • OBC Transeuropa (OBCT)
  • Committee to Protect Journalists (CPJ)

This statement was coordinated by IPI as part of its #FreeTurkeyJournalists campaign and members of the Media Freedom Rapid Response (MFRR) consortium, a Europe-wide mechanism which tracks, monitors and responds to violations of press and media freedom in EU Member States and candidate countries.

MFRR 3 consortium logos
MFRR press freedom mission Turkey Library

Turkey: Annual international press freedom mission to Ankara, Diyarbakır…

Turkey: Annual international press freedom mission to Ankara, Diyarbakır and Istanbul

Between 2 and 5 October 2023, five international media freedom organisations will conduct an annual joint press freedom mission to Ankara, Diyarbakır and Istanbul. The mission will focus on the state of media freedom, the challenges experienced by journalists, media workers and the media landscape in general in the aftermath of devastating earthquakes, and the parliamentary and presidential elections this year.

The mission will start with a series of meetings with representatives of different political parties, the media regulator RTÜK, the Constitutional Court, journalism and media associations, and international mission representatives. As part of the mission, the delegation will also monitor the first hearing of Tele1 TV director Merdan Yanardağ in Istanbul who has been in prison since 27 June. On the last day of the mission, simultaneous press conferences will be held in Istanbul and Diyarbakır.

 

The mission will be led by the International Press Institute (IPI) as part of its #FreeTurkeyJournalists campaign and the Media Freedom Rapid Response (MFRR), and will be joined by the European Centre for Press and Media Freedom (ECPMF), Osservatorio Balcani e Caucaso Transeuropa (OBCT), as well as the Reporters Without Borders (RSF) and the Committee to Protect Journalists (CPJ).


During the visit, the delegation will meet with leading media professionals, political officials, state representatives, international diplomatic missions, and other relevant stakeholders in the country. As part of the annual press freedom mission, the delegation confirms the long-standing commitment of the participating organisations to improving press freedom in the country. The delegation will examine the problems experienced by journalists and media workers in the aftermath of the devastating earthquakes in February 2023, as well as during the election period in the spring, threats to the safety of journalists and media pluralism, and legal safeguards.


On 5 October, the delegation will hold simultaneous press conferences in Diyarbakır and Istanbul to present initial observations and recommendations. A detailed mission report will be published by the end of the year.

This mission was coordinated as part of IPI’s #FreeTurkeyJournalists campaign and in cooperation with Media Freedom Rapid Response (MFRR) partners. The MFRR is a Europe-wide mechanism which tracks, monitors, and responds to violations of press and media freedom in EU Member States and candidate countries.

MFRR 3 consortium logos
Barış Pehlivan Library

Turkey: International groups condemn fifth imprisonment order against journalist…

Turkey: International groups condemn fifth imprisonment order against journalist Barış Pehlivan

The undersigned media freedom, freedom of expression, human rights, and journalists’ organisations strongly condemn the latest incident of judicial harassment against journalist Barış Pehlivan and reiterate calls to the Turkish authorities to respect media freedom.

 

Turkish translation available here.

On August 2, journalist Barış Pehlivan was informed via an SMS from the Ministry of Justice that he was expected to turn himself over to the Marmara Low Security Correctional Institution (formerly Silivri) between August 1-15, 2023. Pehlivan has already been incarcerated four times due to his journalism, two of those being one day behind bars in February and May 2023 for the same sentence. This order would mark his fifth time behind bars

 

We are concerned by the repeated judicial harassment of Pehlivan, who is exercising his fundamental right to free speech as a journalist in Turkey. 

 

Due to his coverage of the funeral of an MIT (Turkish National Intelligence Organization) officer in Libya, Pehlivan was arrested on March 6, 2020 and taken to court, alongside journalists Aydın Keser, Barış Terkoğlu, Eren Ekinci, Hülya Kılınç, Ferhat Çelik and Murat Ağırel, and was sentenced to 3 years and 9 months in prison on charges of exposing classified intelligence documents.

 

On May 12, 2020, Turkish authorities postponed the sentences of thousands of inmates due to Covid-19, but a last-minute clause excluded primarily the charges that journalists face, keeping all journalists, including Pehlivan, in prison. 

 

After spending 6 months behind bars, journalist Barış Pehlivan was released on September 9, 2020 on parole on the condition that he not be subject to another court case. After his release, Pehlivan commented on the court’s decision by saying: “There is no crime in this case. This case aims to punish our journalism.”

 

On July 15 this year, the Turkish Parliament enacted a measure drafted by the governing coalition regulating parole and probation rules. According to this regulation, Pehlivan also gains the right to benefit from parole, his lawyer reports. When Pehlivan’s lawyer filed a request for information on the decision that Pehlivan submits himself to the correctional institution, the response indicated that the prison administration had disregarded the relevant clauses of the legislation from July 2023.

 

Shortly after he co-authored a book titled “SS” (referring to the initials of former Minister of Interior Süleyman Soylu) in April 2023, Pehlivan was targeted by then-advisor of the Minister of Interior on the grounds of having ties to organised crime, and another one of his articles became the subject of an insult case. While the trial process has not begun for the latest court case that was opened in April 2023, it has been seen as an attempt to end Pehlivan’s parole. 

 

In mid-July, 15 journalists were released from prison, while as of August 7, 20 journalists still remain behind bars in Turkey. In the past year 232 alerts regarding Turkey were reported on the Mapping Media Freedom database, impacting 329 journalists, media workers or outlets, which shows the dire conditions independent journalism operate under in the country. All together, these alerts make up a quarter of all the reported alerts in Europe. 

 

Acts of judicial harassment targeting journalists hinder media freedom and people’s right to access information.

 

We call upon the Turkish authorities to reverse the decision to reimprison Pehlivan and end the systematic judicial harassment against him and other journalists.

 

We reiterate our solidarity with the imprisoned journalists. Journalism is not a crime and every minute a journalist spends behind bars is a violation of freedom of expression and media freedom.

Signed by:

  • ARTICLE 19 Europe
  • Articolo 21
  • Association of Journalists (GC)
  • Coalition For Women In Journalism (CFWIJ)
  • Committee to Protect Journalists (CPJ)
  • Danish PEN
  • European Centre for Press and Media Freedom (ECPMF)
  • European Federation of Journalists (EFJ)
  • Freedom of Expression Association (İFÖD)
  • Freedom House
  • International Press Institute (IPI)
  • Media and Law Studies Association (MLSA)
  • Media Research Association (MEDAR)
  • OBC Transeuropa (OBCT)
  • PEN America
  • PEN International
  • Reporters Without Borders (RSF)
  • Roma Memory Studies Association (Romani Godi)
  • South East Europe Media Organisation (SEEMO

This statement was coordinated by the Media Freedom Rapid Response (MFRR), a Europe-wide mechanism which tracks, monitors and responds to violations of press and media freedom in EU Member States and candidate countries.

MFRR 3 consortium logos

Türkiye: Uluslararası kuruluşlar gazeteci Barış Pehlivan’ın beşinci defa parmaklıklar ardına girecek olmasını kınadı

 

Aşağıda imzası bulunan medya özgürlüğü, ifade hürriyeti, insan hakları ve gazetecilik örgütleri; gazeteci Barış Pehlivan’a yönelik son yargı tacizini şiddetle kınamakta ve Türkiye yetkililerine medya özgürlüğüne saygı gösterme yönündeki çağrılarını yinelemektedir.

 

Gazeteci Barış Pehlivan’a 2 Ağustos’ta Adalet Bakanlığı tarafından gönderilen SMS ile 1-15 Ağustos 2023 tarihleri arasında Marmara Açık Ceza İnfaz Kurumu’na (eski adıyla Silivri) teslim olması gerektiği bildirildi. Gazeteciliği nedeniyle ikisi 2023 yılının Şubat ve Mayıs aylarında aynı cezadan birer gün olmak üzere şimdiye kadar dört kez cezaevine giren Pehlivan, hakkındaki son kararın bozulmaması halinde beşinci kez hapse girmiş olacak.

 

Bir gazeteci olarak temel ifade hürriyeti hakkını kullanan Pehlivan’a yönelik tekrar eden yargı tacizinden endişe duymaktayız.

 

Pehlivan, Libya’da yaşamını yitiren bir Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) görevlisinin cenaze törenini haberleştirdiği için 6 Mart 2020 tarihinde gazeteciler Aydın Keser, Barış Terkoğlu, Eren Ekinci, Hülya Kılınç, Ferhat Çelik ve Murat Ağırel ile birlikte tutuklanarak mahkemeye çıkarılmış ve gizli istihbarat belgelerini ifşa etmekten 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

 

12 Mayıs 2020’de Türkiye yetkilileri Covid-19 salgını nedeniyle binlerce mahkûmun cezasını erteleme kararı almış, ancak son dakikada eklenen bir madde ile özellikle gazetecilerin karşı karşıya kaldığı suçlamalar bu ertelemenin kapsamının dışında bırakılmıştı. Bunun sonucunda Pehlivan da dahil olmak üzere tüm tutuklu gazeteciler cezaevinde kaldı.

 

Gazeteci Barış Pehlivan, parmaklıklar ardında altı ay geçirdikten sonra, başka bir davaya konu olmamak kaydıyla, 9 Eylül 2020 tarihinde denetimli serbestliğe ayrıldıi. Pehlivan tahliyesinin ardından mahkemenin kararını şu sözlerle yorumladı: “Bu davada suç yok. Bu davada bizim gazetecilik hayatımızı cezalandırma amacı var.”

 

15 Temmuz 2023’te iktidar koalisyonu tarafından hazırlanan şartlı tahliye ve denetimli serbestlik kurallarını düzenleyen bir tasarı mecliste kabul edildi. Barış Pehlivan’ın avukatı, bu düzenlemeye göre Pehlivan’ın da denetimli serbestlikten yararlanma hakkı kazandığını bildirdi. Ancak avukatı Pehlivan’ın cezaevine teslim olması kararına ilişkin bilgi talebinde bulunduğunda, cezaevi yönetiminin Temmuz 2023 tarihli düzenlemenin ilgili maddelerini göz ardı ettiği anlaşıldı.

 

Pehlivan, Nisan 2023’te “SS” başlıklı (eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun adının baş harflerine atıfla) bir kitap yazdıktan kısa süre sonra, dönemin İçişleri Bakanı danışmanı tarafından organize suçlarla bağlantısı olduğu gerekçesiyle hedef gösterilmiş, bir başka yazısı da hakaret davasına konu olmuştu. Nisan 2023’te açılan yeni davanın yargılama süreci henüz başlamamış olsa da, bu dava Pehlivan’ın denetimli serbestliğini sona erdirmeye yönelik bir girişim olarak yorumlandı.

 

12 Temmuz’da tutuklu yargılanan 15 gazeteci tahliye edildi, ancak 7 Ağustos itibariyle Türkiye’de halen 20 gazeteci cezaevinde bulunuyor. Son 12 ay boyunca Mapping Media Freedom veri tabanında Türkiye ile ilgili 232 vaka rapor edildi. Bu vakalar 329 gazeteci, medya çalışanı ve kuruluşunu ilgilendiriyordu. Bu da ülkede bağımsız gazeteciliğin içinde bulunduğu zorlu koşulları göstermektedir. Türkiye kaynaklı bu vakaların tamamı Avrupa’dan bildirilen tüm vakaların dörtte birini oluşturuyor.

 

Gazetecileri hedef alan yargı tacizi uygulamaları, medya özgürlüğünü ve halkın bilgiye erişim hakkını engellemektedir.

 

Türkiye yetkililerine; Barış Pehlivan’ın denetimli serbestlik şartlarını oluşturmadığı gerekçesiyle 15 Ağustos’ta yeniden cezaevine girmesi yönündeki karardan vazgeçilmesi ve Pehlivan ile diğer gazetecilere yönelik sistematik yargı tacizine son verilmesi yönünde çağrıda bulunuyoruz.

 

Tutuklu gazetecilerle dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha yineliyoruz. Gazetecilik suç değildir. Gazetecilerin parmaklıklar ardında geçirdiği her dakika ifade ve basın özgürlüğü ihlalidir.

İMZALAYANLAR:

  • ARTICLE 19 Europe
  • Articolo 21
  • Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF)
  • Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ)
  • Danimarka PEN
  • Freedom House
  • Gazeteciler Cemiyeti 
  • Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)
  • Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ)
  • Güney Doğu Avrupa Medya Örgütü (SEEMO)
  • İfade Özgürlüğü Derneği (İFÖD)
  • Medya Araştırmaları Derneği (MEDAR)
  • Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA)
  • OBC Transeuropa (OBCT)
  • PEN Amerika
  • Roman Hafıza Çalışmaları Derneği (Romani Godi)
  • Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF)
  • Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)
  • Uluslararası PEN