
Türkiye: Stop Throttling Social Media Platforms and Messaging Services
Türkiye is increasingly throttling social media platforms and messaging apps to silence online communication at moments of profound political or social importance. The undersigned human rights and press freedom organisations condemn Türkiye’s actions, which isolate people from vital information, and stifle democratic participation. Türkiye must correct course and uphold its international human rights obligations.
11.09.2025
On 7 September at 23:45, major social media platforms and messaging services X, Instagram, YouTube, TikTok, Facebook, WhatsApp, Telegram, and Signal became inaccessible in Istanbul for approximately 21 hours.
The bandwidth throttling coincided with a police blockade of the main opposition Republican People’s Party (CHP) Istanbul headquarters. The blockade triggered a call from CHP’s Istanbul Youth Branch to gather in front of the building at 23.00 on 7 September, in protest against a temporary injunction by an Istanbul court suspending the Party’s provincial leadership and replacing it with ‘trustees’, a decision some legal experts say was beyond the court’s jurisdiction. On September 11, a court in Ankara rejected the case for the annulment of the Party’s İstanbul provincial congress on substantive grounds.
The throttling of platforms was accompanied by attacks on peaceful assembly and growing pressure on media reporting on the tense situation. On 8 September, the police forcibly entered the CHP headquarters together with the court-appointed trustee, deploying tear gas against demonstrators, journalists, party members and staff both outside and inside the building. At least 10 people were reportedly detained and handcuffed. The Istanbul Governor’s Office had already issued a ban on public gatherings in six districts starting at 20:00 on 7 September and lasting until 11 September. In addition, the president of the Radio and Television Supreme Council (RTÜK) warned on X that outlets ‘undermining social peace and public safety’ would face administrative fines, broadcasting suspensions and, ultimately, license revocations. This comes after major independent broadcasters TELE1, Halk TV, and SZC TV were hit with broadcast bans in recent months.
No official explanation has been provided for the throttling as of 11 September. Under Article 60/10 of the Electronic Communications Law (Law No. 5809), the Presidency may order the Information and Communication Technologies Authority (BTK) to restrict communications without a court order where there is peril in delay, citing national security, public order, or other grounds listed under Article 22 of the Constitution. These administrative restrictions are temporary and have to be brought to the judiciary within 24 hours. The competent court is required to render a decision within 48 hours thereafter. This means that communication can be cut for up to 72 hours without judicial approval. Article 60/10 was added to the Electronic Communications Law in August 2016 with a State of Emergency Decree, and codified into law in November of the same year.
Türkiye has a documented pattern of throttling social media platforms and messaging apps during critical events, including the February 2023 earthquakes when Twitter was throttled for about 12 hours despite urgent rescue efforts relying on it. Another example is the throttling of Instagram, YouTube, Facebook and Twitter after a bombing in November 2022.
The latest shutdown marks the second one in recent months. When CHP’s 2028 presidential candidate and then-Istanbul Mayor was detained in March 2025, X, TikTok, YouTube, Instagram, and Telegram were throttled in Istanbul for 42 hours. This time around, the government escalated its repression by including Signal, and Whatsapp, the most widely used mobile application in the country. Accessing throttled platforms and messaging services through VPNs is not a reliable alternative in Türkiye, as most major providers have already been blocked for several years.
These restrictions are often imposed with little to no explanation. Platforms and messaging services are throttled and then quietly restored, leaving the public in a state of uncertainty. They limit the ability of journalists to report developing events of intense public interest, restrict access to vital information and stifle political dissent during moments when the public most needs open and free communication.
Türkiye’s actions are in clear violation of international human rights law. As emphasised by the Office of the United Nations High Commissioner for Human Rights (OHCHR), ‘given their indiscriminate and disproportionate impacts on human rights, States should refrain from the full range of internet shutdowns’. Any restriction on freedom of expression, including the blocking of certain platforms, must be based on a clear legal basis, necessary to achieve a legitimate aim, and proportionate to the legitimate aim pursued. According to the OHCHR, any internet shutdown, including targeted ones, must further be subject to prior authorisation by a court or other independent adjudicatory body and communicated in advance to the service providers with a clear legal explanation and details regarding scope and duration. In addition, governments must provide redress mechanisms, including through judicial proceedings, to those whose rights have been affected. Türkiye repeatedly violates these requirements. It instead uses throttling measures as convenient tools in its arsenal to block people’s access to information in politically sensitive times and to limit scrutiny of its actions.
The undersigned human rights and press freedom organisations urge Türkiye to refrain from throttling social media platforms and messaging services. Türkiye must stop its consistent crackdown on dissenting voices and the media, and uphold its international human rights obligations.
This statement was coordinated by the Media Freedom Rapid Response (MFRR), a Europe-wide mechanism which tracks, monitors and responds to violations of press and media freedom in EU Member States and Candidate Countries.

Türkiye Sosyal Medya Mecraları ve Mesajlaşma Hizmetlerinde Bant Daraltma Uygulamasına Son Vermelidir
Türkiye, özellikle siyasi ve toplumsal açıdan kritik dönemlerde sosyal medya mecraları ile çevrim içi mesajlaşma hizmetlerine yönelik bant daraltma uygulamalarına başvurmaktadır. Aşağıda imzası bulunan insan hakları ve medya özgürlüğü kuruluşları kamuoyunun bilgiye erişimini engelleyen ve demokratik katılımı zedeleyen bu uygulamaları kınamakta; Türkiye’yi uluslararası insan hakları hukuku kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmeye davet etmektedir.
7 Eylül günü saat 23:45 itibarıyla İstanbul’da, X, Instagram, YouTube, TikTok, Facebook, WhatsApp, Telegram ve Signal’e yaklaşık 21 saat süreyle bant daraltma uygulandı.
Bant daraltma uygulaması emniyet güçlerinin ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) İstanbul İl Başkanlığı binasını ablukaya aldığı ve bunun üzerine CHP İstanbul Gençlik Kolları’nın 7 Eylül saat 23.00’te parti binası önünde toplanma çağrısı yaptığı sırada başladı. Bu çağrı, partinin il yönetiminin bir ara kararla tedbiren askıya alınıp yerine kayyum atanmasını protesto niteliğindeydi. Kimi hukukçular bu kararın, kararı veren mahkemenin yetkisini aştığı kanısındadır. 11 Eylül’de Ankara’daki bir mahkeme, partinin İstanbul il kongresinin iptaline ilişkin davayı esastan reddetti.
Bant daraltma uygulaması, barışçıl toplanma hakkına müdahaleler ve gelişmeleri kamuoyuna aktaran medya kuruluşlarına yönelik artan baskılarla eş zamanlı olarak gerçekleştirilmiştir. 8 Eylül tarihinde emniyet güçleri, mahkemece atanan kayyum ile birlikte CHP İstanbul İl Başkanlığı binasına zorla girmiş; polis, bina içinde ve çevresinde bulunan göstericilere, gazetecilere, parti üyelerine ve çalışanlara karşı biber gazı kullanmıştır. Olaylar sırasında en az on kişinin kelepçelenerek gözaltına alındığı belirtilmektedir. İstanbul Valiliği 7 Eylül saat 20:00’den 11 Eylül’e dek altı ilçede tüm toplu etkinlikleri yasaklamış; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı, X mecrası üzerinden yaptığı açıklamada ‘toplumsal barışa ve kamu güvenliğine zarar verecek’ şekilde yayın yapan kuruluşların idari para cezası, yayın durdurma ve nihayetinde lisans iptali yaptırımlarıyla karşı karşıya kalacağını sert bir dille belirtmiştir. Son aylarda TELE1, Halk TV ve SZC TV gibi bağımsız yayın kuruluşlarının yayın yasaklarına maruz kalmış olması bu tehditlerin yarattığı baskıyı artırmaktadır.
11 Eylül itibarıyla, henüz bant daraltma uygulamasına ilişkin resmi bir açıklama yapılmamıştır. 5809 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 60/10. maddesi uyarınca Cumhurbaşkanlığı, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ulusal güvenlik, kamu düzeni veya Anayasa’nın 22. maddesinde sayılan diğer gerekçelere dayanarak mahkeme kararı olmaksızın Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurumu’na (BTK) iletişimi kısıtlama talimatı verebilmektedir. Yasaya göre bu idari kararlar 24 saat içinde ilgili Sulh Ceza Hakimi’nin onayına sunulur, hakim kararını 48 saat içinde açıklar. Bu, mahkeme kararı olmadan iletişimin 72 saate kadar kesilebileceği anlamına gelmektedir. 60/10. madde, Ağustos 2016’da Olağanüstü Hal Kararnamesi ile Elektronik Haberleşme Kanunu’na eklenmiş ve aynı yılın Kasım ayında aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır.
Türkiye, kamusal önem taşıyan olaylar sırasında sosyal medya mecraları ve mesajlaşma hizmetlerine erişimi engellemede alenen bilinen bir kısıtlama geçmişine sahiptir. Örneğin, Şubat 2023’teki depremlerde arama kurtarma faaliyetleri kapsamında kullanılması nedeniyle hayati öneme sahip olan Twitter’a erişim yaklaşık 12 saat süreyle engellenmiştir. Yine Kasım 2022’de gerçekleşen bir bombalı saldırının ardından Instagram, YouTube, Facebook ve Twitter’a bant daraltması uygulanmıştır.
7-8 Eylül tarihlerinde gerçekleşen bant daraltma uygulaması, son aylarda gerçekleşen ikinci benzer uygulamadır. CHP’nin 2028 Cumhurbaşkanı adayı ve tutuklanarak yerine kayyum atanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Mart 2025’te gözaltına alındığında İstanbul’da X, TikTok, YouTube, Instagram ve Telegram’a erişim 42 saat boyunca kısıtlanmıştı. Eylül’de bu listeye Signal ve ülkede en yaygın kullanılan mobil uygulama olan WhatsApp da dahil edildi. VPN’ler aracılığıyla bant daraltmasına maruz kalan mecra ve mesajlaşma hizmetlerine erişmek ise Türkiye’de güvenilir bir alternatif teşkil etmemektedir; zira pek çok VPN hizmeti sunan uygulama da ülkede erişime engellidir.
Elektronik Haberleşme Kanunu kapsamındaki bant daraltma uygulamaları genellikle hiçbir resmi açıklama yapılmadan başlayıp sona ermektedir. Bu uygulamalar toplumu belirsizlik içinde bırakmakta, gazetecilerin toplumsal ve siyasi açıdan önemli gelişmeleri haberleştirme kabiliyetini sınırlamakta, ve açık ve özgür iletişimin en gerekli olduğu dönemlerde siyasi muhalefetin sesini kısmaktadır.
Türkiye’nin bant daraltma uygulamaları uluslararası insan hakları hukukunu açıkça ihlal etmektedir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) tarafından vurgulandığı üzere, ‘insan hakları üzerinde ayrım gözetmeyen ve orantısız etkileri nedeniyle, devletler internetin tamamen kapatılmasından kaçınmalıdır’. Belirli mecralara erişimin engellenmesi de dahil olmak üzere ifade özgürlüğüne getirilen her türlü kısıtlama açık bir yasa hükmüne dayanmalı, meşru bir amaca ulaşmak için gerekli olmalı ve bu meşru amaç ile orantılı olarak uygulanmalıdır. OHCHR’ye göre, hedefli kapatmalar da dahil olmak üzere her türlü internet erişimi kısıtlaması, uygulamanın başlamasından önce mahkeme veya diğer bir bağımsız yargı organının iznine tabi olmalı; hizmet sağlayıcılara kapsam ve süreyi içeren bir yasal açıklama ile önceden bildirilmelidir. Bunun yanı sıra, kısıtlamalardan hakları etkilenen kişilere etkili telafi mekanizmaları sağlanmalıdır. Türkiye bu yükümlülükleri tekrarlayan bir biçimde ihlal etmekte, siyasi açıdan hassas dönemlerde toplumun bilgiye erişimini engelleyecek ve kendi eylemlerinin denetlenmesini sınırlayacak şekilde davranmaktadır.
Aşağıda imzası bulunan kuruluşlar, Türkiye’yi sosyal medya mecraları ve çevrim içi mesajlaşma hizmetlerini kısıtlamaktan kaçınmaya çağırmaktadır. Türkiye, muhalif seslere ve medyaya yönelik baskılarını durdurmalı ve uluslararası insan hakları yükümlülüklerini yerine getirmelidir.
Bu açıklama, AB üye ülkeleri ve aday ülkelerde basın ve medya özgürlüğünün ihlallerini takip eden, izleyen ve bunlara müdahale eden Avrupa çapında bir mekanizma olan Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) tarafından koordine edildi.
